22 Aralık 2011 Perşembe

kinyas ve kayra- 3 noktayı çok seven genç edebiyatçı arkadaş

""eskiden hayata farklı bakanlar bulurlardı beni. gerçek entelektüeller, anarşistler, nihilistler… mıknatıs gibi çekerdim toplumun dışında yaşamayı seçmiş robinson crusoe’ları. ama şimdi seyrek de olsa benimle karşılaştıklarında başlarını önlerine eğiyorlar, bakışlarımızın kesişmesini engellemek için. çünkü anlayabildikleri kadar anlıyorlar benim artık uzun, alkollü, yüksek sohbetlerden eyleme, gerçeğe geçtiğimi. ve korkuyorlar. çünkü onların oynadıkları oyun, günün üç saatini, içlerinde bağırıp çağıran anarşiste ayırıp geri kalan zamanında normal bir insan gibi yaşamaktan ibaret. çok azı söylediklerini yapar. çok azı gece anlattığını gündüz yaşar. bunlar daha çok düşünsel kurt adamlardır. barış ve anarşi işaretlerini sokaktaki aynı kadın heykelinin iki göğsüne çizenler bu salaklardır işte. coşarlar insan hayatının değersizliğini anlatırken. ama daha sonra işkence gören bir teröristin haberi karşısında, en çelik hümanist kesilip insan haklarından dem vururlar. çelik hümanistler çelik kapı taktırırlar evlerine, adlarına methiyeler dizdikleri kaosun, devrimin geldiği gün kedilerine bir zarar gelmesin diye. sağdan nefret ederken soldan da etmeyi unutanlardır bunlar. kişisel muhalefetlerine bir kalabalığın fikrini eklemekten zevk duyarlar. “sola daha yakınım !” derler utanmadan. gölgesiz yaşayamazlar, yalnız kalmaktan ödleri koptuğu için. yakın olmazlarsa herhangi bir tarafa, yok olacaklarını düşünürler. açık deniz adamlarının yanında karadan uzaklaşamayan dubalar gibi dururlar. Dünya üzerinde faşistin ne kadar iğrenç bir tarihçesi varsa, komünistin de o kadar saf, kötü bir geçmişi vardır. ne de olsa ikisini de insan icat etmiştir !”""


 çok iddalıı bir çocuktan ::




ve arap yarımadasında var olabilmek için ya ibne ya da silah kaçakçısı olmak gerektiğini anladım. ben ikisi de değil dim.(bence ikisi de olamiyack kadar kitap çocuğusun zaten) ama adına çöl denilen, küreğin batmadığı denizde yaşayan insanların hiç de hak etmedikleri bir tarihleri vardı. bir zamanlar dünyaya hükmeden esmer savaşçıların düştükleri durumu görünce zamanın ne kadar nankör olduğunu anladım. geçmiş hiçbir şeydi. kuma kendini gömüp yeniden arap medeniyetinin hüküm süreceği günleri beklemek ve o gün gelene kadar birbirlerini öl dürmek yapabilecekleri tek işti. ben de onları seyrediyordum. on altı yaşıma kadar hep seyrettim zaten. hep iyi bir izleyici oldum. on altımda bozuk arapça, pokerde kazanılmış bir hançer ve bronz bir tenle avrupa'ya geldim.

eski kıta beni bekliyordu. bir dejenere sürüsünden başka bir dejenere sürüsünün içine düşmüştüm. burada silah kaçakçısı da yoktu. hepsi ilk gruba dahildi. ve daha yakınlaşmadan hiçbirine, nefret etmiştim hepsinden de. iki dünya savaşını da bu geri zekâ lıların başlatmış olmasına hiç şaşırmamak gerekiyordu. birbirlerinden o kadar korkuyorlardı ki aynı metroda beş yüz kişi yolculuk yaparken duyulan tek ses makine gürültüsüydü. halkı aptal ama azınlıkları var olma çabası içinde yarı tanrılar yaratmış bir toplum. bu yan tanrılar bugün üstünde yaşadığımız dünyanın edebiyatını, müziğini, resmini, politikasını belirlemiş olanlardı. ve ben onları sokakta göremiyordum. kapalı kapılar arkasındaydı avrupa'yı yönetenler. halkın karşısına çıktıkları anda çiğ çiğ yenecek lerini bildiklerinden, ukalaca taktıkları yüksek kültür maskesini sadece birbirlerine gösteriyorlardı. sömürmeye ve sömürülmeye hayatın amacı olarak bakan bu açık tenli ırk, belki de doğanın en büyük hatasıydı... atom bombası oraya atılmalıymış. deniz olma lıymış oralarda balıklar bile daha iyi geçinirmiş birbirleriyle!

ama bütün bunların ne önemi var? entelektüel sapkınlıklarıyla ve dünyanın diğer bütün kıtalarına karşı hissettikleri korku ve nefret kokteyli duygularıyla, son olarak da yeryüzünün görüp gö rebileceği en salak turistleri olma unvanlarıyla avrupa halkı ken dini öldürmek ya da öldürtmek için bütün nedenlere sahiptir. sosyal devlet dedikleri, bana kalırsa gestapo düzeninden başka bir şey olmayan sistemleri, sokakta biri düştüğünde ambulans gelene kadar, yerde yatanın kendileri olmadığı için şükretmele­rinden ibarettir. arap hiçbir sakınca görmeden hiç tanımadığı, kendinden geçmiş yerde yatan bir adamı sırtlayıp en yakın hasta neye koştururken avrupa insanı aynı adama, adını yeni öğrendi ği bininci mikrobu kapmamak için bir metreden fazla yaklaşamaz bile. çünkü avrupalının altına yapacak kadar korkması için bir şeyin ismini bilmesi yeter, isimsiz canavarlar sadece arap'ı kor kutur. herkesin kendine göre bir paranoyası var. iklimden, saç renklerinden, el parmaklan uzunluğundan ya da her neden kay naklanıyorsa! herkesin tercih ettiği bir ölüm var...

her neyse, zaten üzerinde yaşadıkları çirkin kara parçasına sı kışmış, birbirini yiyen, ortaçağ'dan beri gelen eş değiştirerek yaptıkları salon danslarından ahlak anlayışları nı değiştirmemiş avrupalıları hayatımın geri kalan kısmında da çok iyi tanıma fırsatım oldu. 

21 Aralık 2011 Çarşamba

Kinyas ve Kayra

Türkçe'de böyle bir kitap yazıldığı için gurur duyuyorum. Bu kitabı çok sıkıcı bir yerde okumam da ayrı bir şans. Hakan Gündar'ın beyninden fışkıran deneyimler de hayaller de o kadar etkileyici ki ,,devrik cümleleri filan hiç siklemiyorsunuz. Hep bir an sonrasına hevesleniyorsunuz,hiç bir olasılık bile düşünemeden. hayal gücüyle,yaşanmışlıklar,ve artistik reddediş: görmüş geçirmiş-sofistike çünkü. Anarşizmi bile anarşist bir tavırla reddeden,inanılmaz benzetmelerle kafa yorduğu,yaşadığı,hissettiği herşeyi vurgulamış efsanevi bir kitap.. kaybolanların,bu coğrafyada outsider olanların,zihinsel ölümü,çözümsüzlüğün ötesinde huzuru arayanların 500 sayfalık uyuşturucusu,soluksuz bir meditasyonu. Bazen düşündürüyor, deneyimlerimiz yaşımız artıkça-heycanı kaybettikçe- yaratıcılkta ters orantılı olarak azalıyor mu ne? kitap kapağını yapanında ayrıca a.q. yim. aslında hayat gibi,mükemmel bir içeriğe ,B tipi bir kapak :P

11 Aralık 2011 Pazar

Gelene 3 gidene 3 noluyozlan??

Yazıldığı gibi fener maçına kadar bu takımın defansıikalecisi ve ortasahasının gobegi oldugu biliniyordu..Ama göt zoruyla gol atıyorduk..Ama fener maçındaki fatih terim motivasyonuyla ,,Galatasaray tekrardan buyuk takım oldugunu hatırladı..Elamnder'in bitmek bilmeyen enerjisiyle ve ufak emrenin top tekniğiyle de gol yollarındaki problem çözülmüşe benziyor. Ve yaklaşık 6yıl sonra kimsenin götüne başına çarpmadan güzel bir frikik golü gördüm ya...Selçuk inana bravooo1!bu gece kemiksiz bir galibiyet aldı cimbomum. Ocakta Keita tipi patlamalı skora etkisi olabilecek bir kanat oyuncusu ve son vuruşu güçlü olan bir forvetle ,,,şampiyonluk gelir inşallah...hatta inşallah seneye avrupaya hazırlık maçları gibi bile olabilir 2.yarı...futbol bu oynanmadan biliniemez ama Galatasaray Avrupa'yı ait olduğu şampiyonlar ligini çok özlemiş belli :)

9 Aralık 2011 Cuma

7 aralık 2011 galatasaray-fenerbahce

2 yıl sonra Galatasaray ilk kez böyle top oynadı. 2000lerin başındaki okan-emre-suat boğucu presi,ilk yirmi dakika baskısı,sürekli atak düşüncesi. volkan'ın maymuna döndüren şutlar.Resmen uzun süre sonra zevk aldım bir Galatasaray maçından. bu sene Fener'de geçmiş yıllardaki kadar güçlü değil ve atamayana atarlar balı da tutmadı,Bilica malı sayesinde bu sefer. kadroya baktığımızda cimbom çok önemli bir sorunu geride bırakmış. Servet ve Zan gibi iki kalastan ufaluji gibi bir atletik ve deneyim abidesi +semih kaya gibi gerçekten soğuk kanlı,genç ve istikrarlı bir defans 2lisine dönmüş..orta sahada da yıllar sonra melo gibi bir pitbul ve selçuk inan gerçeği var....ve kalemizde artık bir trafik polisi yok Muslera...ağlamak istiyorum arkadaş...bariz geleceğe yönelik sağlam yatırımlar..nasıl takım kurulurun en güzel örnekleri bunlar. +Elmander 'de hakan şükür vari boğuşuyor..son vuruşlarıda fena değil ve takıma çok pozisyon hazırlıyor. bunların üstüne kazım'ın (bu sezon ilk kez) Fener'e karşı özel gazı ilk yarıda eklendi.(gerçi kazım hiç olmasa da olur) 6yıllık sabri ayıbından sonra sağ bek oyuncusu gördük ..evet evet arsenal golü gördük eboue'den. Bravo! Emre çolak 'ta engin baytarın sinirsiz ve daha dinamik hali rolune burununce..bu galibiyet kaçınılmaz oldu. sadece şunu eklemek istiyorum umarım emre çolak,,kendini arda turan edalarına çabuk bürümez..hemen oldum bittim,,reina-lucca-ortaköy moduna geçmez. bariz yetenkli,teknik ama çelimsiz ve eğitimsiz. umarım Türk futbolu harcana bir yetenek değilde klas bir oyuncu kazanmış olur. fener maçında da 3.orta saha kanattan bozup merkeze takviyeyi çok iyi yaptı..kazım kanatta oyuncusu gibi oynadı ,emre içe desteği,,kanat değiştirmeyi,top kapmayı çok iyi başardı. inanamıyorum ,geçen yılı duşunuyorum ve bu yıla bakıyorum.. kalede bir kaleci,,gerçek 2 defans oyuncusu...gerçek bir sağ bek...göbekte 1 psikopat +1top cambazı ,forvette işi görçek bir adam var bizim takımda...Allah'ım sen büyüksün diyorum :) Terim'e de bravo..biraz zorunluluktan sakatlıklardan gençleri takıma monte etti..ama cesur adam ayhanı,serveti dayayıp berabere bitebilirdi maç..çok örneğini gördük mostraların biz..

eksiklikler neler: Riera aydın yılmazın ispanyol kankası,,,arabistanda zannediyo kendini pezeveng,,,kazım bu takımda ancak yedek olur...Yani bir sağ kanat+açık..tek başına çılgın yapabilecek bir adam... 1tane de genç yedek durabilecek...sol kanat....baros efsaneydi,kraldı..ama sakatlıktan kondisyonlu dönemedi..ve her geçen gün eriyor...iyi bir forvet,,,barosun ilk geldiği zamanındaki gibi 5-7 milyon euro arasına kapatabilecek bir adamla...sezon sonu nerde olacağımız siz hayal edin dostlar... note: fener zor gunler geçiriyor..inşallah haklarındaki iddaa asılsız çıkar ya da klubun bunda bir suçu yoktur.eee bir derbi aldıysak göndermeyide yapmalıyız:D fenerim kapı gibi, aspirin hapı gibi akşamdan hazırladım, baltanın sapı gibi al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın!!!