22 Aralık 2011 Perşembe

kinyas ve kayra- 3 noktayı çok seven genç edebiyatçı arkadaş

""eskiden hayata farklı bakanlar bulurlardı beni. gerçek entelektüeller, anarşistler, nihilistler… mıknatıs gibi çekerdim toplumun dışında yaşamayı seçmiş robinson crusoe’ları. ama şimdi seyrek de olsa benimle karşılaştıklarında başlarını önlerine eğiyorlar, bakışlarımızın kesişmesini engellemek için. çünkü anlayabildikleri kadar anlıyorlar benim artık uzun, alkollü, yüksek sohbetlerden eyleme, gerçeğe geçtiğimi. ve korkuyorlar. çünkü onların oynadıkları oyun, günün üç saatini, içlerinde bağırıp çağıran anarşiste ayırıp geri kalan zamanında normal bir insan gibi yaşamaktan ibaret. çok azı söylediklerini yapar. çok azı gece anlattığını gündüz yaşar. bunlar daha çok düşünsel kurt adamlardır. barış ve anarşi işaretlerini sokaktaki aynı kadın heykelinin iki göğsüne çizenler bu salaklardır işte. coşarlar insan hayatının değersizliğini anlatırken. ama daha sonra işkence gören bir teröristin haberi karşısında, en çelik hümanist kesilip insan haklarından dem vururlar. çelik hümanistler çelik kapı taktırırlar evlerine, adlarına methiyeler dizdikleri kaosun, devrimin geldiği gün kedilerine bir zarar gelmesin diye. sağdan nefret ederken soldan da etmeyi unutanlardır bunlar. kişisel muhalefetlerine bir kalabalığın fikrini eklemekten zevk duyarlar. “sola daha yakınım !” derler utanmadan. gölgesiz yaşayamazlar, yalnız kalmaktan ödleri koptuğu için. yakın olmazlarsa herhangi bir tarafa, yok olacaklarını düşünürler. açık deniz adamlarının yanında karadan uzaklaşamayan dubalar gibi dururlar. Dünya üzerinde faşistin ne kadar iğrenç bir tarihçesi varsa, komünistin de o kadar saf, kötü bir geçmişi vardır. ne de olsa ikisini de insan icat etmiştir !”""


 çok iddalıı bir çocuktan ::




ve arap yarımadasında var olabilmek için ya ibne ya da silah kaçakçısı olmak gerektiğini anladım. ben ikisi de değil dim.(bence ikisi de olamiyack kadar kitap çocuğusun zaten) ama adına çöl denilen, küreğin batmadığı denizde yaşayan insanların hiç de hak etmedikleri bir tarihleri vardı. bir zamanlar dünyaya hükmeden esmer savaşçıların düştükleri durumu görünce zamanın ne kadar nankör olduğunu anladım. geçmiş hiçbir şeydi. kuma kendini gömüp yeniden arap medeniyetinin hüküm süreceği günleri beklemek ve o gün gelene kadar birbirlerini öl dürmek yapabilecekleri tek işti. ben de onları seyrediyordum. on altı yaşıma kadar hep seyrettim zaten. hep iyi bir izleyici oldum. on altımda bozuk arapça, pokerde kazanılmış bir hançer ve bronz bir tenle avrupa'ya geldim.

eski kıta beni bekliyordu. bir dejenere sürüsünden başka bir dejenere sürüsünün içine düşmüştüm. burada silah kaçakçısı da yoktu. hepsi ilk gruba dahildi. ve daha yakınlaşmadan hiçbirine, nefret etmiştim hepsinden de. iki dünya savaşını da bu geri zekâ lıların başlatmış olmasına hiç şaşırmamak gerekiyordu. birbirlerinden o kadar korkuyorlardı ki aynı metroda beş yüz kişi yolculuk yaparken duyulan tek ses makine gürültüsüydü. halkı aptal ama azınlıkları var olma çabası içinde yarı tanrılar yaratmış bir toplum. bu yan tanrılar bugün üstünde yaşadığımız dünyanın edebiyatını, müziğini, resmini, politikasını belirlemiş olanlardı. ve ben onları sokakta göremiyordum. kapalı kapılar arkasındaydı avrupa'yı yönetenler. halkın karşısına çıktıkları anda çiğ çiğ yenecek lerini bildiklerinden, ukalaca taktıkları yüksek kültür maskesini sadece birbirlerine gösteriyorlardı. sömürmeye ve sömürülmeye hayatın amacı olarak bakan bu açık tenli ırk, belki de doğanın en büyük hatasıydı... atom bombası oraya atılmalıymış. deniz olma lıymış oralarda balıklar bile daha iyi geçinirmiş birbirleriyle!

ama bütün bunların ne önemi var? entelektüel sapkınlıklarıyla ve dünyanın diğer bütün kıtalarına karşı hissettikleri korku ve nefret kokteyli duygularıyla, son olarak da yeryüzünün görüp gö rebileceği en salak turistleri olma unvanlarıyla avrupa halkı ken dini öldürmek ya da öldürtmek için bütün nedenlere sahiptir. sosyal devlet dedikleri, bana kalırsa gestapo düzeninden başka bir şey olmayan sistemleri, sokakta biri düştüğünde ambulans gelene kadar, yerde yatanın kendileri olmadığı için şükretmele­rinden ibarettir. arap hiçbir sakınca görmeden hiç tanımadığı, kendinden geçmiş yerde yatan bir adamı sırtlayıp en yakın hasta neye koştururken avrupa insanı aynı adama, adını yeni öğrendi ği bininci mikrobu kapmamak için bir metreden fazla yaklaşamaz bile. çünkü avrupalının altına yapacak kadar korkması için bir şeyin ismini bilmesi yeter, isimsiz canavarlar sadece arap'ı kor kutur. herkesin kendine göre bir paranoyası var. iklimden, saç renklerinden, el parmaklan uzunluğundan ya da her neden kay naklanıyorsa! herkesin tercih ettiği bir ölüm var...

her neyse, zaten üzerinde yaşadıkları çirkin kara parçasına sı kışmış, birbirini yiyen, ortaçağ'dan beri gelen eş değiştirerek yaptıkları salon danslarından ahlak anlayışları nı değiştirmemiş avrupalıları hayatımın geri kalan kısmında da çok iyi tanıma fırsatım oldu. 

21 Aralık 2011 Çarşamba

Kinyas ve Kayra

Türkçe'de böyle bir kitap yazıldığı için gurur duyuyorum. Bu kitabı çok sıkıcı bir yerde okumam da ayrı bir şans. Hakan Gündar'ın beyninden fışkıran deneyimler de hayaller de o kadar etkileyici ki ,,devrik cümleleri filan hiç siklemiyorsunuz. Hep bir an sonrasına hevesleniyorsunuz,hiç bir olasılık bile düşünemeden. hayal gücüyle,yaşanmışlıklar,ve artistik reddediş: görmüş geçirmiş-sofistike çünkü. Anarşizmi bile anarşist bir tavırla reddeden,inanılmaz benzetmelerle kafa yorduğu,yaşadığı,hissettiği herşeyi vurgulamış efsanevi bir kitap.. kaybolanların,bu coğrafyada outsider olanların,zihinsel ölümü,çözümsüzlüğün ötesinde huzuru arayanların 500 sayfalık uyuşturucusu,soluksuz bir meditasyonu. Bazen düşündürüyor, deneyimlerimiz yaşımız artıkça-heycanı kaybettikçe- yaratıcılkta ters orantılı olarak azalıyor mu ne? kitap kapağını yapanında ayrıca a.q. yim. aslında hayat gibi,mükemmel bir içeriğe ,B tipi bir kapak :P

11 Aralık 2011 Pazar

Gelene 3 gidene 3 noluyozlan??

Yazıldığı gibi fener maçına kadar bu takımın defansıikalecisi ve ortasahasının gobegi oldugu biliniyordu..Ama göt zoruyla gol atıyorduk..Ama fener maçındaki fatih terim motivasyonuyla ,,Galatasaray tekrardan buyuk takım oldugunu hatırladı..Elamnder'in bitmek bilmeyen enerjisiyle ve ufak emrenin top tekniğiyle de gol yollarındaki problem çözülmüşe benziyor. Ve yaklaşık 6yıl sonra kimsenin götüne başına çarpmadan güzel bir frikik golü gördüm ya...Selçuk inana bravooo1!bu gece kemiksiz bir galibiyet aldı cimbomum. Ocakta Keita tipi patlamalı skora etkisi olabilecek bir kanat oyuncusu ve son vuruşu güçlü olan bir forvetle ,,,şampiyonluk gelir inşallah...hatta inşallah seneye avrupaya hazırlık maçları gibi bile olabilir 2.yarı...futbol bu oynanmadan biliniemez ama Galatasaray Avrupa'yı ait olduğu şampiyonlar ligini çok özlemiş belli :)

9 Aralık 2011 Cuma

7 aralık 2011 galatasaray-fenerbahce

2 yıl sonra Galatasaray ilk kez böyle top oynadı. 2000lerin başındaki okan-emre-suat boğucu presi,ilk yirmi dakika baskısı,sürekli atak düşüncesi. volkan'ın maymuna döndüren şutlar.Resmen uzun süre sonra zevk aldım bir Galatasaray maçından. bu sene Fener'de geçmiş yıllardaki kadar güçlü değil ve atamayana atarlar balı da tutmadı,Bilica malı sayesinde bu sefer. kadroya baktığımızda cimbom çok önemli bir sorunu geride bırakmış. Servet ve Zan gibi iki kalastan ufaluji gibi bir atletik ve deneyim abidesi +semih kaya gibi gerçekten soğuk kanlı,genç ve istikrarlı bir defans 2lisine dönmüş..orta sahada da yıllar sonra melo gibi bir pitbul ve selçuk inan gerçeği var....ve kalemizde artık bir trafik polisi yok Muslera...ağlamak istiyorum arkadaş...bariz geleceğe yönelik sağlam yatırımlar..nasıl takım kurulurun en güzel örnekleri bunlar. +Elmander 'de hakan şükür vari boğuşuyor..son vuruşlarıda fena değil ve takıma çok pozisyon hazırlıyor. bunların üstüne kazım'ın (bu sezon ilk kez) Fener'e karşı özel gazı ilk yarıda eklendi.(gerçi kazım hiç olmasa da olur) 6yıllık sabri ayıbından sonra sağ bek oyuncusu gördük ..evet evet arsenal golü gördük eboue'den. Bravo! Emre çolak 'ta engin baytarın sinirsiz ve daha dinamik hali rolune burununce..bu galibiyet kaçınılmaz oldu. sadece şunu eklemek istiyorum umarım emre çolak,,kendini arda turan edalarına çabuk bürümez..hemen oldum bittim,,reina-lucca-ortaköy moduna geçmez. bariz yetenkli,teknik ama çelimsiz ve eğitimsiz. umarım Türk futbolu harcana bir yetenek değilde klas bir oyuncu kazanmış olur. fener maçında da 3.orta saha kanattan bozup merkeze takviyeyi çok iyi yaptı..kazım kanatta oyuncusu gibi oynadı ,emre içe desteği,,kanat değiştirmeyi,top kapmayı çok iyi başardı. inanamıyorum ,geçen yılı duşunuyorum ve bu yıla bakıyorum.. kalede bir kaleci,,gerçek 2 defans oyuncusu...gerçek bir sağ bek...göbekte 1 psikopat +1top cambazı ,forvette işi görçek bir adam var bizim takımda...Allah'ım sen büyüksün diyorum :) Terim'e de bravo..biraz zorunluluktan sakatlıklardan gençleri takıma monte etti..ama cesur adam ayhanı,serveti dayayıp berabere bitebilirdi maç..çok örneğini gördük mostraların biz..

eksiklikler neler: Riera aydın yılmazın ispanyol kankası,,,arabistanda zannediyo kendini pezeveng,,,kazım bu takımda ancak yedek olur...Yani bir sağ kanat+açık..tek başına çılgın yapabilecek bir adam... 1tane de genç yedek durabilecek...sol kanat....baros efsaneydi,kraldı..ama sakatlıktan kondisyonlu dönemedi..ve her geçen gün eriyor...iyi bir forvet,,,barosun ilk geldiği zamanındaki gibi 5-7 milyon euro arasına kapatabilecek bir adamla...sezon sonu nerde olacağımız siz hayal edin dostlar... note: fener zor gunler geçiriyor..inşallah haklarındaki iddaa asılsız çıkar ya da klubun bunda bir suçu yoktur.eee bir derbi aldıysak göndermeyide yapmalıyız:D fenerim kapı gibi, aspirin hapı gibi akşamdan hazırladım, baltanın sapı gibi al bunu alamaz mısın, sen ne biçim delikanlısın!!!

25 Kasım 2011 Cuma

Bir Doğu hikayesi /An eastern fable

Çölde seyahat eden bir seyyah, yırtıcı bir hayvanın şerrinden kurtulmak için, kendini, yakınında bulunan bir kuyuya atar. Kuyunun içine düşerken can havliyle bir dala yapışır. Yukarda yırtıcı hayvanın dehşetinden korkarak aşağı inmek ister ancak kuyunun dibinde bir ejderha ağzını açmış avını beklemektedir. Yapacağı bir şey olmadığı için var gücüyle çalılara yapışmaktadır. Ancak bir de ne görsün, beyaz ve siyah iki fare bu çalıları kemirmektedir. Bu acayip hal içinde iken her nasılsa çalıların üzerine bulaşmış bal damlalarını yalayıp bir kaç dakikalık da olsa zevk almaya çalışmakta, o korkunç hali görmezden gelmektedir...





There is an Eastern fable, told long ago, of a traveller overtaken on a plain by an enraged beast. Escaping from
the beast he gets into a dry well, but sees at the bottom of the well a dragon that has opened its jaws to
swallow him. And the unfortunate man, not daring to climb out lest he should be destroyed by the enraged
beast, and not daring to leap to the bottom of the well lest he should be eaten by the dragon, seizes s twig
growing in a crack in the well and clings to it. His hands are growing weaker and he feels he will soon have to
resign himself to the destruction that awaits him above or below, but still he clings on. Then he sees that two
mice, a black one and a white one, go regularly round and round the stem of the twig to which he is clinging
and gnaw at it. And soon the twig itself will snap and he will fall into the dragon's jaws. The traveller sees this
and knows that he will inevitably perish; but while still hanging he looks around, sees some drops of honey on
the leaves of the twig, reaches them with his tongue and licks them. So I too clung to the twig of life, knowing
that the dragon of death was inevitably awaiting me, ready to tear me to pieces; and I could not understand
why I had fallen into such torment. I tried to lick the honey which formerly consoled me, but the honey no
longer gave me pleasure, and the white and black mice of day and night gnawed at the branch by which I
hung. I saw the dragon clearly and the honey no longer tasted sweet. I only saw the unescapable dragon and
the mice, and I could not tear my gaze from them. and this is not a fable but the real unanswerable truth
intelligible to all.

Source: anonymous

1 Kasım 2011 Salı

19 Ekim 2011 Çarşamba

24 şehit-Hakkari çukurca



24 genç...kelimeyle anlatılabilecek birşey yok.. bir annesiniz, sabah kalkıyorsunuz,kapıda askeri uniformalı 2 subay görüyorsunuz ve bütün yaşamınız o saniye kararıyor.. Bir kız çocuğunun,abisinin bir çatışmada öldüğünü duyması nasıl bir duygudur,hayal edebilir misiniz? Bir işçinin, oğlunu19 yıl boyunca ne şartlarda yetiştirdiğini,ne uğraşlar verdiğini ve böyle bir haberle kaveden eve çağrıldığını düşünün bir de?
Sabah ipodundan şarkı seçip,metroyla işine-okuluna giderken,ölüm ne kadar uzak bir olay görünüyor gözüne değil mi??
Şartlar gereği üniversite okuyamadınız,ya da babanızın parası yok sizi kollayabilecek,şans eseri de düştünüz Çukurca gibi bir yere..denk geldi olaylar...Bunu mantıkla nasıl açıklayabilirsin? Hayat işte diyebiliyorsun değil mi sadece? bir bakıp,yüzünü buruşturup, 20 yaşında canavar gibi bir gencin böyle ölmesine??
Elbette,tüm kaderin dizayn eden yaratıcının bir bildiği-sistemi-nedeni vardır. Ama,bazen çok zordur ve keder doludur Kaderi ,Allah'ın metodlarını anlayabilmek... (*)

Aynı coğrafyada yaşayan insanlarız,,çok mantıksızca nedenlerden,insanoğlunun en büyük özelliği diyalogla,uzlaşarak çözme yerine kaba kuvvetle,hain saldırılarla, düzenli orduyla birbirini yok etmeye girişmek.Terör.
Politika,çıkarları gütmek için üretilmiş sosyal bir bilim. Ama,onun sonuçları- kağıttan  yeryüzündeki en önemli şey insan hayatına geçince- sonuçları çok acı olabiliyor.

Allah'tan rahmet dilerim,tüm bu şehitlere ve dayanma gücü sevdiklerine.



(*) Genç werther'in acıları, Goethe

18 Ekim 2011 Salı

Mükemmel bir yazı


Özgünlüğünü aramak, asla yanlış bir yol değildir




"""Değişimi kabul etmeyen farklı bir kimyası var Galatasaray'ın. Milan Baros'un oyuna girdikten sonra attığı gol sadecebir galibiyetin golü olarak anlamdırılmayacak. Bugün Galatasaray, yokuş aşağı giderken nasıl düzlüğe çıkabileceğini tekrar hatırlattı. Yine Galatasaray, midesine saplanan ağrıları hep beraber nasıl silebileceğini gösterdi.

Derler ki bazen insanın özlediği şey sadece yüz değişimi değil. İnsanın özlediği şey alışkanlıkları... Herkesin bir stili, kendi içinde hayatı şekillendirişi vardır, insanın özü olarak da adlandırabiliriz bunu. Sabah kalkar, kahvaltımızı yapar ve spor sayfalarından gireriz gazetemizi okumaya. Kimileri haftasonunu rafa kaldırır kendini. Kimileri en çok görmek istediği kişiyi görür, kimisi ise en çok hayatı paylaşmayı sevdiği insanı... Alışkanlık olarak gördüğümüz bazı şeyleri kaybetmekten hoşlanmayız. Onlar varken herşey normaldir ama yokken birden rahatsızlık duymaya başlarız, bu genellikle homurdanma sonucunu verir dilimizde. Hayat üzerine sadece kazanmanın kurulu olduğu birşey değildir. Mükemmel bir hayatın otobüsünde yolculuk ederken dahi kaybedeceklerimiz olacak. Çünkü insan yapısı mükemmelciliği kaldıracak düzeyde olamaz. Bu bir yapı kesinlikle ve harika kurgulandığını söylemek gerekiyor. İnsanı üzen asıl şeyse, kesinlikle çaba göstermeden kaybetmektir.

 “Bilirsiniz ki her insanın ayrı bir huyu, ayrı bir karakteri olduğu gibi, her futbol takımının da kendine has bir karakteri vardır.Biz sizlere burada Galatasarayımız’ın huyunu suyunu açıkça ve iyice anlatabilirsek, onu adamakıllı tanıyıp, inşallah senelerce dost geçinirsiniz. Galatasaray bir his takımıdır. Renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. Galatasaray feragat ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. Galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. Kısacası Galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.” 
Gündüz Kılıç, Galatasaray eski antrenörü
Küçüklüğümde bir Beşiktaş taraftarıyken Galatasaray bende farklı bir çağrışım uyandırırdı her zaman. Bu takımın farklı bir özgünlüğe sahip olduğunu hissediyordum. Ve o küçük çocuk her zaman Galatasaray'a saygı duydu. Ancak bu yalnızca saygıyla sınırlı kalmayıp daha ileriye gitti. Ben kesinlikle bu renklerin gururunu, bu renklerin ruhunu hissetmeyi yeğledim, küçük bir çocukken verdiğim bu kararın hayatımı nasıl değiştireceğini hiç düşünmeden bu seçimi yaptım. Kendimi kendim gibi hissetmediğim anlar da dahil olmak üzere, Galatasaraylılığımdan her zaman gurur duydum. Bu bazen kırıldı, zedelendi, ancak sahip olduğumuz geçmişimiz bu çalkantılı dönemi de anlatmasını bildi. Soyunma odasında "Gören herkes kırmızıyı görsün!" diyen kaptanı, çocuklarını bir savaşa gönderircesine "Allah yardımcınız olsun" diyen bir hocası ve kaybettiğinin ertesi haftasında çalıştığının bin katı daha fazlasını esirgemeyen bir takımı gördüğünde, bir Galatasaray taraftarı en fazla ne kadar üzülebilirdi ki? Sadece çaba göstermeden kaybetmeyi kabul eden bir takıma üzülürdü Galatasaray. Birbirine saha içinde küfür eden futbolcular gördüğünde üzülürdü Galatasaray.  Takım arkadaşı kendisine sert girdiğinde dönüp ona hunharca saldıran futbolcusuna üzülürdü Galatasaray. Sahanın içinde bir arkadaşı kavga ederken, diğeri onu görmezden gelip yürümeye başladığında üzülürdü Galatasaray. Galatasaray başarısızlığa üzülmezdi. Galatasaray 14 yıl şampiyonluğu görememişti, çok da koymazdı. Tepkiyi koyma gereği hissettiğinde, bunu yapmaktan da çekinmezdi Galatasaray.

"Oyuna sonradan girenler de dahil olmak üzere herkesin elinden geleni yapmasını istiyorum. Tıpkı bu gece Baros'un yaptığı gibi. Böyle bir takım istiyorum!"
Fatih Terim, Bursaspor maçının ardından

Bugüne geldiğimizde Galatasaray'ın eski hüviyetine yavaş yavaş kavuştuğunu söylemek yanlış olmayacak. İlk golün ardından büyük bir heves ve sevinçle birbirini kucaklayan bu takım, bir galibiyetten daha fazlasını verdi. Bir takımı ve özellikle de Galatasaray'ı; onun başarısızlığı ve başarısını tek bir algıda düşünenler öncelikle kendi başarısızlığını sorgulamaya başlasın.

Milan Baros, golün ardından takım arkadaşlarıyla
Onu yargılayın, ancak ondan asla şüphe duymayın
Milan Baros takımın zor döneminde de adından gururla bahsettirmiş bir futbolcu. Diğerlerinin ne söylediklerine bakmayın. Onlar "x" kişi de sakattı der, neden hep gündeme kendilerinin geldiğini sorgularlar. Ancak görmezler ki bahsettikleri oyuncular bu takım için örnek bir duruş sergiledi. Bu yüzdendir ki Bülent Ünder onun için "Baros bu takımın en karakterli oyuncularından biridir" diyor. Milan Baros kendisine gösterilen sevginin ve kulüpte verilen değerin bilincinde. Yapmaya çalıştığı şeyin her zaman en iyisi olduğuna şüphe gerekmeyecek. Bu yüzden onu yargılayın, eleştirin ancak asla şüphe etmeyin. Milan Baros Galatasaray tarihinin gördüğü özel futbolculardan biri, bunu tüm futbol birikimim ve kalbime dayanarak söylüyorum. Tıpkı bu gece olduğu gibi, gerektiği yerde gerekli noktaya koşuyu yapacak ve Galatasaray'ı zafere taşıyacak.

Ve son bir not, seni çok sevdim rock adamı...
"""

17 Ekim 2011 Pazartesi

Midnight in Paris



 1920'ler, 1890'lar cok guzel atmosferlerde canlandirilmis, insanin sinema ekranina atlayip oraya gidesi geliyor. dali,bunuel,picasso,hemingway,adriana,fitzgerald,stein,matisse,monet,eliott insan owen'ın yerine gece o taksiye binip 20lerde o gercek bohem doneme gidebilmek icin neler vermez ki?

 ozel detektifin tarihin dehlizlerinde kaybolup muhafizlarca kovalanma sahnesi cok yaratici ve komik olmus
mis and scene ,cinematography,oyku gecisi cok cok etkileyici.


ama bu aq woodysi sikik kekeme,sempatik oldugunu sandıgı konusmasını ve hayatının gecmis donemini ,hep bir amerikan burjuvazisi edasında tum bu imkanlarla cekilmis guzel filmlerine sokmak zorunda mı..kendi sikim sonik hayatının izlerini goze sokmak zorunda mı aq yim? hep en iyi filmlerinde orta yas,yazarlık bunalımını anlatmak,kendisi cok entellektuel ama tas gibi vucutlu superficial bir nisanlısı olmak zorunda mı ? nasıl bir celiskidir,,nasıl bir default normallestirmedir bu ?nasıl bir amerikanlıktır bu ??


sen parisin en artistik donemine bir yazarı nasıl oldugu belli olmayan (sarhoş mu,hayal mi,zaman kırılması mı?) ve sorgulama ihtiyacı bile hissettirmeyen ruyasal bir gecisle oykude mukemmeligi yarat,,,tum o dunyadan tek cıkarsaman yanındaki guzel gotlu stereo type amerikan karısıyla hic bir ortak yonun olmaması (bunu en bastan anlıyamamak ayrı bir okuzluk konusu) ve ne cagda yasarsan yasa existansiyalizm geregi elde olmayanı eskiyi istiyecegini-icinde yasanan zamanı cliche gorecegi- gercegini ,seyirciye algılatmak mıdır?


yonetmen ölmeye yakın,en basarılı eserlerini vermeye basladı,sinema dili ve olgunluğu olarak. Ama ya tarzı, basit laf sokmalı-yuzeysel ile derin arasındaki farkı gosterip herseye ragmen yuzeyseli secen,orta sınıf,paralı,akıllı ama ünü seven hikayelerle devam ediyor. sonunda da orta duzey izleyici icin mesajı hazır...ün  bu kadar sinemaya hakim olunup,yüzeyseli seçtirecek kadar mı onemli bişey? para bu kadar mı önemli,beğenilme kaygısı???


cinematography olgunluğu,hikaye kurgusu,mizansen,motiv bence kusursuz,,ama içerik ve alt metin tam Woody Allen tarzı:suya sabuna dokunma amerika ;) adam buyuk yonetmen evet,ama dunyaya bakış noktası,sinema amacı,varoluş nedeni benim anlayışımla çelişiyor sanırım.
belki de içeriğin değil tarzın yönetmeni oldu bu adam  kim bilir.

Filmler ve partiler




Cuma akşamı güzel bir film izledim. Drive. Ryan Gossling döktürmüş. cool, Alen Delon'un Le Samurai ayarında bir rol kesmiş. Film konu olarak çok sade aslında,senaryo çok vurucu filan değil.Oyle araba,yarış,soygun,amerika,Ryan deyip gidilecek bir film değil.B tipi filmlere bir bağlantı var hafiften ama sanat filmi de aynı zamanda.
Cinematography,oyunculuk ve filmin sadeliği çok başarılı. Yönetmen adeta,hızlı tüketim ürünü amerikan yapımlarına karşı olarak kasıtlı bir yavaşlık katmış bazı sekanslara.
basit,80ler kokan,çok pislenmemiş bir super kahraman filmi bir bakıma :
"you put this kid behind the wheel, there is nothing he can't do."
Ryan baba oyunculugu kral, minimal dialog, o icindeki vahseti maskeleyen ifadesiz surati ve kucuk gulumsemeler..2000-10ların en baba oyunculuğuna gidiyor herif.
Müzikler mi? onlarda tam olarak filmi tamamlıyor aslında.




Bu filmin keyfiyle dışarı çıktım cuma akşamı. Bir erasmus ev partisine gittik Kadıköy'de. Ortam güzel,ambians hoş. en üst kat ve çatı katını kapatıp parti veriyorlar. Ama şöyle bir durum var. kadıköy rıhtımın üst taraflarında,ailelerle dolu bir apartmanda 100 küsür üniversite ögrencisine evi açarsan,,,doğal olarak polis saat 1.30 da evi basıyor :D Eve girerken yanımda Ale , Fra ve Gina vardı. Ale'ye dedim "abi ortam cok iyi de cıksa cok durmayalım,burası residential place" kesin polis gelir gurultuden bu gece". O da bana hak verdi ama ortam gayet iyiydi::tanışmalar,içecekler,konuşmalar birbirini kovaladı. Bir anda busted polis geldi. Ben aşağı inince bir şekilde yardırdım kaçtım, normal sokaktan geçen biriymiş gibi. Benim arkadaşlarımı ve pek çok diğerini polis arabaya bindirip karakola götürdü. Bu esnada dışarda kurtulmuş olan 3-5 kişiyle,barlar sokağına gittik. bir saat sonra filan elemanları bırakmışlar onlarda geldi,,tabiki bir kutlama yaptık..Gece sonunu pek iyi hatırlamıom ,çünkü 4 farklı şeyi karıştırdım,,zoom oldum. parti kesilmeseydi çok daha iyi olacaktı ama epey maceralı bir geceydi :P






Cumartesi Film ekimi 2011'de bilet aldığım tek filme gittim: "Restless"... Gus Van sant deyince bagımsız bunyelerde cok buyuk beklentilerin olusmaması elde değildir,biliyorum. Paranoid park'ta bile hiç birsey vadetmeden minimalizmle gorsellikle show yapan.. outsiderın,undergroundın,alternative gencligin kral yonetmeninden bahsediyoruz burda biliyorum. bu film daha cok to die for,outsider,finding forrester kıvamında.kotu olan ise,cinematography-goruntu yonetimi- o beklenilen derinlikte cristopher doyle etkisinde değil.
guzel olan ise hikayenin sıcaklığı,hayatın o gerçekliği..15 yaşında o gerçeklikten nasıl kaçılabileceğinin o tatlı anlatımı.. Hiroşi,cadılar bayramı kamikaze kıyafeti..ve koldaki japon bayrağı :) esas kızla cocugun birbirine o kadar cok yakısması...birlikte olmaları...aşklarının temizliği....film tek kelimeyle çok TATLI!..
film biraz noir modda,,hafife almış hikayenin akması için gerçekliği ama Outsider 15 yaş hikayesi için başka nasıl independent sinema yapabilirsiniz ki? Kızın hastalığı olduğu gibi kabul edebilmesi,çocuğun anne-babasına isyanının cevabını hiç bir neden de bulamayıp balyozla mezara girmesi..Ben samimiyeti ve o hayalciliği,kendimi kısmen buldum filmde...Ben sevdim 7/10 derim kafadan.
Bu filme beraber gitmem gereken kıza mesaj attım..çok ilginç bir tesadüf : o da bu gece aynı filmi izlemiş bir sinemada bambaşka bir ülkede :P


Sonra, filme beraber gittiğim arkadaşımla,italianicos ların yanına gittik. Tophane,nargile,yağmur,batak modunda.. oyunda benim yaptığım tek bir hata yuzunden yenildik.Sonra cihangirde bir ev partisi haberi geldi ama tırt çıkmış gelen yorumlara göre. Hep beraber kikiye gittik..eğlenceliydi müzikler mekan...ama bir önceki geceden sarhoş olmamam gerektiği deneyimiyle erken kaçtım mekandan...Çıkışta yağmur altında çok komik bir resim çektirdik Silvia ile beraber :D dönercinin önünde atkılar kafada,kırmızı bir şemsiye altında,,hahahaaa..
Normal bir insan evladı gibi 2.45te eve dondum,uykumu aldım,dinlendim. Herşeyi hatırladım bir pazar gunu sonunda :)



13 Ekim 2011 Perşembe

FINBN


**FINBN***İSTANBUL MENKUL KIYMETLER BORSASI OTOMATİK SEANS DURDURMA SİSTEMİ( FINBN.E Hisse İşlem Sırasının Durdurulması ) 
   
FINBN.E Hissesi   , hissenin piyasasında meydana gelen olağandışı fiyat-miktar hareketleri nedeniyle İMKB Otomatik Seans Durdurma Sistemi tarafından 14:35:00'a kadar   durdurulmuştur.  

Bu işin içinde bir numara var ama?? Basındaki HSBC,finansın %20 sini alacak haberlerini KAP'ta yalanladı ama Denizbank'ın satış görüşmeleri başladığından beri 3 gündür her gün %10 üstünde yükseldi. Bakalım   ne çıkacak bu işin sonunda,kimlerin canı yanacak ya da kimler vole vuracak.

8 Ekim 2011 Cumartesi

Türk milli takımı : Çapsızlık-- Sabri ve Servet

Arkadaş,futboldan bahsediyoruz,ve bu işi son dönemde en iyi yapan 3 takımdan birine karşı oynuyorsun: Almanya..Maximum ciddiyet ve max. kadro kalitesi şart ,maçta birşeyler yapabilmen için.
Bir adam sırf dinamik,enerjik,çok koşuyor diye hiç alakası olmadığı bir bölgede - orta 3lünün sağı- oynatılır mı? siktir git atletizm takımına gir çok iyi koşuyosan. Maç boyunca çok kritik top kayıpları yaptın. selçuk İnan takımın en iyi orta saha oyuncusu ilk yarıda sahadan çıkıyor,Sabri efendi duruyor,heran patlama yapabilir ya aq...
Gerçi orta saha da bugun Hamit te leşti. sakatlık sonrası form tutamamış. Aurelio da SSK emeklisi moduna geçmiş... mehmet Topal,Emre dururken nasıl oyuncu tercihleri bunlar??

Son olarak,Servet Çetin fenomeni. oyun zekası bu kadar kıt olan çok az oyuncu vardır 3 büyük istanbul takımnda oynuyan. Bu herif hem Galatasaray'da hem milli takımda her maç banko oynuyor. EE sonra niye Galatasaray 8. oluyor niye milli takım buyuk turnuvaya gidemiyor artık? Senin defansının en garanti adamı böyle bir kalas böyle bir futbol zekası özürlüsüyse (bakınız 2004 Fenerbahçe,shevchenko effect, pek birşey değişmemiş 7 yılda) onu kadroya koyan hiddink efendi ne amaçla bizim memlekete gelmiş belli....

Benim üzüldüğüm galatasaray'a da yazık olacak. Terim takıntılı adamdır ne Servet'ten ne Sabri'den vazgeçer. Kaleci,melo,Selçuk inan,forvet transferleri boşuna gidecek bu 2 kalasın oyuncu kalitesini ve takım olma standardını düşürmeleri yüzünden :S

Sonuç kendi düşen ağlamaz. hiddink yeterince para kazandı yol göründü hafiften.
PS: Gökhan Töre Hamburg'da düzenli oynayabilirse büyük yıldız olur. Hasan Şaş,Roben tipi driblingleri,kafayı kaldırması var. 

3 Ekim 2011 Pazartesi

Sustainability & Climate Change



   


  Sustainable Engineering and Construction – 

""" MWH provides innovative, affordable and sustainable solutions that reduce costs through more efficient use of resources and pave the way for future generations to meet their own needs. The motto:
Our water, clean energy and sustainable solutions experts turn conventional infrastructure into efficient infrastructure.
We are at the forefront of environmental best practice with decades of experience on some of the world’s most complex and technologically advanced environmental projects that address the environmental pressures of resource scarcity, population growth and climate change. We offer a strategic approach and a wide range of innovative solutions to help our clients:
  • Comply with stringent and demanding regulations while maintaining profitability, reputation and brand.
  • Employ the latest industry research and technological advances.
  • Set overall strategic direction and align supporting sustainable initiatives.
  • Measure and reduce carbon and water footprints, improve efficiency, and reduce cost and risk.
  • Optimize the use of energy, water and other valuable resources while minimizing waste.
  • Increase competitive advantage through tactical development of environmentally, socially and economically sound processes supported by innovative resource management.
Our services range from strategy and policy development to tailored solutions for corporate social responsibility, water research management, renewable energy, sustainable power generation, energy efficiency and energy management, environmental management, greenhouse gas reporting and management, green design and sustainable construction, climate change mitigation and adaptation and more.
Following are some recent examples of our environment, sustainability and climate change successes:


  • We partnered with a regional centre in Australia which relies heavily on the coal industry as a source of employment to develop a comprehensive policy and action plan which prepares the region for a low-carbon future and carbon tax.
  • We support the European Commission’s Global Climate Change Alliance, which helps developing countries that are vulnerable to climate change to increase their mitigation and adaptation capabilities, in alignment with the Millennium Development Goals.
  • We researched and analyzed carbon markets for one of the largest cities in the United States in order to help the city determine how to best optimize carbon planning and meet emission reduction targets.
  • We have assisted government and private clients 
  • with numerous ecological and environmental assessments to obtain regulatory approvals.
  • Our work in analyzing extreme weather events, such as bushfires and flooding, has allowed authorities in Australia, New Zealand and the United Kingdom to prepare for such events with a list of prioritized actions and early warning mechanisms.
  • For several years, we have been assisting the European Bank for Reconstruction and Development in identifying and developing energy efficiency and sustainable technology investments, mainly in Eastern European countries.
  • Through our feasibility studies, technical and financial assessments and design, we have provided more sustainable solutions for the modernization and rehabilitation of several power plants in Asian countries.
  • We have partnered with a client operating in the energy industry in China which aimed to assess implications of the registration of its coal-related emissions as Clean Development Mechanisms and/or Joint Implementation projects under the Kyoto Protocol."""


    • The Fundamentals


    We deliver improved efficiencies while reducing cost and risk by optimizing the use of energy, water and other resources, while minimizing waste and harnessing available financial incentives for sustainable products. Whether we are working on sustainable water management or renewable energy projects, we minimize waste and harness available financial incentives.

    Non- Hydropower Renewable Energy Projects


    We provide full environmental engineering and design services for wind, solar, biomass/biogas/waste-to-energy and geothermal projects, including:

    • Resource assessments
    • Financial analysis & feasibility
    • Site due diligence
    • Permitting
    • Technical feasibility
    • System design

    Energy Management


    We provide innovative solutions to reduce and track our client’s energy consumption and costs now and in the future through services such as:

    • Studies and audits
    • Energy efficiency and conservation project design
    • Monitoring and verification
    • Energy master planning

    Climate Change Mitigation and Adaptation


    We provide the technical expertise to help our clients quantify and reduce their GHG emissions to meet regulatory or voluntary goals, as well as assess their future risk to reduce or eliminate infrastructure failure:
    • Greenhouse Gas (GHG) footprinting and reporting to voluntary and regulatory bodies
    • GHG methodology validation and report verification
    • GHG reduction project design
    • Assessments and planning
    • Advisory services
    • Adaptation-based asset management planning
    • Assistance during registration for Joint Implementation and Clean Development Mechanisms within the Kyoto Protocol

    LEED Green Building Design

    Our experts design sustainable infrastructure that is sourced, built and managed to reduce total life cycle costs:
    • LEED administration, design, construction and consulting
    • Sustainable specifications
    • Lighting control and day lighting design
    • Recycled materials and reduced construction waste
    • Client education and presentations
    • Community education/workshops/awareness
    • Customizable green building rating system
    • Life cycle assessments
    • LEED implementation plans for federal projects
    • Noise management
    • Energy code compliant design

    Sustainable Water Management

    We provide innovative, affordable solutions to protect, enhance, store and distribute water, through services including:
    • Water recycling/reuse, including on-potable water uses and reuse of gray water
    • Water footprinting
    • Water resource allocation
    • Advanced treatment
    • Risk management