16 Temmuz 2014 Çarşamba

Omar - hany abu-assad 2013- ömer Filistin





Filistin mağduriyetinin dünya medyasındaki yetersiz temsili dusunulurse,hem insani degerlere hitap eden icerigi hem de sinematografi acisindan cok basarili bir film.


Bizim yiyecegimiz yoktu,silahimiz yoktu,bizi eziyorlardi..kendini acindirmayan,bodozlama duygu somurusu yapmadan, mesaji veren,klas bir film..cat diye yuzune vuruyor,filmdeki goruntuler neyin ne sekilde oldugunu.ic parcalayan sahneler var,ve duvar var,ayrim var,asagilanma var,aci var,kedi-fare oyunu adaletsizligi var.anlamsizlik var,zulum var. Alisan orospu cocugunun kolay yoldan bir daha vazgecmedigi,insanin tahakkumunun tembelligi ve sinirsizligi

cocukluk arkadasin bile seni satiyorsa (filistindeki sartlar altinda birde bunu dusun) kime guvenebilirsin ki?


Yonetmen,basarili ve yetenekli. duvar,savas,ask,erdem,serefsizlik-cikarcilik-guc kavramlarini 100 dakikaya bu oykuye mukemmel uygulamis. Ana oykude alt metinde cok basarili. Imkansiz bir aski da vurgulamis tum bunlari yaparken.


2 basit,supheye acik sahne var.tarikin cenaze toreni cok yapmacikti ve son sahne israil ajaninin silahini cikarip omere vermesi hic bir suphesi olmadan.onun disinda,bence kusursuz bir film.

su hayatta Ozgurluk kadar onemlisi yok. kolelik,,hemde bunu sizin burnunuza takilan bir halka ile yapmislarsa kesinlikle cikis yok. zira sizi tutan pasli demir zincirler, prangalar degil de, maymuna ceviren zayifliklariniz. celiski bu ya, sozumona bu zayifliklar ayni zamanda sizi maymundan ayiran yuksek ozellikler olarak tanimlanir. insan..

Film birsey daha soyluyor,iletisim eksikligi cok buyuk problemler olusturuyor. dinleyin,arkadasinizi,sevdiginizi,karsinizdakini, hatta dusmaninizi bile dinleyin. karsindakinin soyleyeceklerini kendi dusuncelerinle, var olan senaryolarla doldurmadan once bir kez  konusma-aciklama firsati verin karsinizdakine.

viva palestina!!



15 Temmuz 2014 Salı

Javier Pedrosa Saviola



barcelona formasiyla ilk defa goruldugunde ne kadar heycanlandiriyordu oysaki butun FM 2001 cileri :)

yazi eksisozlukten alintidir:

"
dünya futbol tarihinin en overrated adamlarından biridir. tıpkı ilk parladığı yıllarda yaveri pablo aimar gibi. bu iki adamın aslında bu kadar abartılarak, bizim yıllarca patlamasını beklememiz tamamen barcelona'nın iş bilmez transfer politikası yüzünden olmuştur. keza kendilerinin saviola'yı aldığı dönem aimar'ı da alma girişimleri olmuştu. lakin bir şeyler oldu ve aimar 21.5 milyon avro karşılığında valencia'nın yolunu tuttu. muhtemelen o dönem sözleşmesi bitmişti ve "bana river plate'in çok emeği geçti" ayağına yeni sözleşme imzalayıp, bedavaya gitmek varken hayvani bir bonservisle gitmesinin payı büyüktü. gel gelelim saviola da 36 milyon avro karşılığı barcelona'nın yolunu tutmuştu. hayvani beklentiler vardı. zira bu genç yetenek ilk profesyonel maçına 16 yaşında çıkmıştı. 18 yaşındayken, güney amerika'da yılın futbolcusu seçilmişti ki bu da beklentilerin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. zaten o yıl ilk transfer girişimlerinde bulunulmuş, ailesinin "henüz çok genç" çıkışından sonra 2 yıl daha beklemek zorunda kalmıştı. bu müddet boyunca da river plate'te yine fırtınalar estirmişti. lakin arjantin liginde patlama yapmış oyuncuların büyük kısmı, büyük beklentiler içersinde transfer edilip hüsranla noktalanmıştı. çok az istisna vardır. zira ne kadar yetenekli olduğu bilinen ortega da tam bir tutunamayandı, avrupa futbolundaki istikrarsızlığı ancak buna rağmen arjantin'deki istikrarı bu konu hakkında az biraz fikir sahibi olmamıza yetecektir.

gel gelelim, en istikrarlı arjantinliler bile evin yolunu çok geç olmadan tutar olmuştu. avrupa'da top koşturmuş en istikrarlı arjantinlilerden biri olan veron bile 31 yaşında memleketinin yolunu tutmuş 5 sene daha top koşturarak 2011'de ülkesinin takımlarından estudiantes'te futbolu bırakmıştı. güney amerika futbolu avrupa futboluyla pek benzeşmediği için büyük umutlarla alınan birçok futbolcu, tutunamadan çokça geri dönmekteydi ki buna bir örnek de juan pablo sorin'i verebiliriz. ilk olarak juventus'a transfer olup birkaç maça çıktıktan sonra ülkesine geri dönmüş, başarısız lazio ve barcelona maceralarından sonra psg ile iyi bir ivme yakalayarak soluğu villareal'de almıştı. 2006'daki o meşhur villareal mucizesinde, kadronun en önemli elemanlarından biriydi şüphesiz. şampiyonlar ligine yarı finalde talihsiz bir şekilde veda etmeselerdi belki de barcelona'yı finalde geçerek kupaya uzanacaklardı. kim bilir. gel gelelim sorin, 27 yaşında avrupa futboluna ayak uydurmaya başlamış ve bunun devamını getireceği düşünülürken hamburg'ta bekleneni veremeyince kontratı feshedilmiş sonra tekrar kendini bulduğu cruzeiro'ya geri dönüş ancak 33 yaşında sakatlıklardan ötürü futbolu bırakmıştır. şimdi daha bir ton örnek veririm size. en basitinden daha yeni olan fernando gago örneği var ortada. futbol kulüpleri şunu kestiremiyorlar. mevcut potansiyeli ve gelecekte ulaşabileceği potansiyel ayrımı. bileklerine hakim, hızlı, güçlü, iyi dripling yapabilen her adamı "tamam bu herif gelecekte ortalığına amına koyar" gözüyle değerlendirdikleri için sonuç hep böyle hüsran oluyor. bunlardan birinin ilk örneği işte javier saviola'dır. bu anlamadan, dinlemeden adam alıp gönderme olayını en iyi yapan ve en kötü transfer sistemine sahip, en çok brezilyalı ve arjantinli futbolcuyu almış zaten 2 takım var. biri real madrid, biri de barcelona. şimdi saviola'ya tekrar dönecek olursak.

saviola oynadığı futbolun, gelecekteki beklentilerin farkındaydı. bu beklentileri de kaldırabiliyordu ki 16 yaşından 20 yaşına kadar geçirdiği profesyonel futbol hayatında her geçen gün kendini geliştiriyor, hiç bozulmuyor ve oynadığı futbolun üstüne koyarak oynuyordu. barcelona'ya ilk gidişi heyecan vericiydi. güney amerika'nın en ünlü, geleceği merakla beklenen, arjantin milli takımının eski günlere dönmesindeki yeni umuttu çünkü. sürekli "yeni maradona kim olacak?" tartışmaları sürerken, maradona dakika başı kendine yeni veliaht biçerken, arjantinli futbolseverler milli takımı sırtlayacak bir adamı beklerken saviola hem yeni takımını başarıya ulaştıracak hem de ülkesini büyük başarılara ulaştıracak adam beklentileriyle nou camp'a ayak bastı. o dönem için bir rekor kırarak 1 haftada 5 milyon dolarlık forma satış karı açıkladı hatta barcelona. beklentiler hayvan gibiydi. gel gelelim saviola gardaşımız, ilk geldiği yıl takımıyla aynı performansı sergilemişti. takımı ligte 4. olurken, saviola da 17(36 maçta) golle, gol krallığında 4. olmuştu. tabi aynı gol sayısına sahip catanha ve raul tamudo'nun önünde 4. olabilmişti. ertesi yıl işler saviola için daha kötü bir hale gelmişti. ligin ilk yarısını sadece 2 gol ile kapayan saviola için çanlar çalmaya başlamışken, takımın teknik direktörü van gaal kovulup yerine antiç getirilince biraz kendini bulmuş ve ikinci yarı 11 gol atarak o yılı 36 maçta 13 golle tamamlamış, ilk yılına nazaran, ülkeye ve kulübe daha çok alışıp daha çok gol atması beklenirken daha kötü ve verimsiz bir sezon geçirmişti. bir sonraki sezon rijkaard takımın başına geçmişti. hala çift forvet sistemi o yıllarda devam etmekteydi ve saviola'nın partneri patrick kluivert ile aralarında bir anlaşmazlık vardı. zira saviola'nın river plate'teki parlamasındaki en büyük etkenlerden biri kuşkusuz partneri juan pablo angel'di. benzer bir modele ve tekniğe sahip kluivert ile de iyi anlaşması beklenirken, ilk sezon iyi bir ortaklık sergileseler de ikinci sezonundan itibaren pek yıldızları barışmamış, üçüncü sezonda da en nihayetinde işler iyice kötüye gitmişti. rijkaard'lı sezonda 33 maça çıkmış, partneri kluivert'tan yardımsız bir şekilde 14 gol atmış ancak bu ne kulübe ne de kendisine yetmiştir.

2004 yılında partneri kluivert ile yollar ayrılırken saviola da monaco'ya kiralık gönderilmişti. monaco'da da ligte pek bir şey yapamamış 29 maçta 7 gol atmış ancak avrupa'da 7 maçta 4 gollük performansıyla "eh işte" dedirtmiştir. sezon bitiminde tekrar barcelona'ya dönse de takımda oynayamayacağı için bu sefer de sevilla'ya kiralık gönderildi. burda da monaco serüvenindeki gibi 29 maça çıkan saviola sadece 9 gol atabilmişti. bu monaco performansından sadece 2 gol fazlaydı. ancak saviola yine avrupa kupalarındaki iyi formunun ekmeğini yiyecekti. sevilla'nın 2005-2006 sezonundaki uefa kupası zaferinde 13 maçta 6 gol(turnuvanın gol kralı 7 golle basel'li matias delgado'ydu) atarak büyük pay sahibi olarak, barcelona'ya tekrar dönmesini sağlayacaktı. ancak bu son sezonunda 18 lig maçında forma şansı yakalayabilen saviola sadece 5 gol atacak, kral kupasında oynadığı 5 maçta attığı 5 gol ona iyi bir kontrat sunulmasına sebep olmayacaktı. kontratı biterken barcelona'nın saviola'ya ayıp olmasın diye sunduğu komik rakamlı sözleşmeyi saviola reddedince serbest kaldı ve soluğu real madrid'te aldı. burda geçirdiği iki sezon boyunca pek forma yüzü görmedi zira hayvan gibi bir kadro vardı ve oynayacak potansiyeli yoktu. yedek olduğunu bile bile real madrid'e giden saviola 2 sezon boyunca 16 lig maçında sadece 4 gol atabildi. çıktığı 8 kral kupası maçında da fileleri 1 kez sarsabilen saviola, 4 şampiyonlar ligi maçında da gol yüzü göremedi. bu durumda 28 maçta 5 gol atmış olan ve vasatın çok altında bir performans sergileyen saviola için artık çanlar çalmaya başlamıştı. benfica'nın 5 milyon avroluk teklifini kabul eden real madrid, saviola'yı gönderiyordu. istemeye istemeye de olsa la liga'nın yanında esamesi okunmayacak portekiz ligine giden saviola, 3 sezon boyunca benfica formasıyla çıktığı 69 maçta sadece 24 gol atabilmişti. hem de portekiz gibi sadece 3 takımın bayrağının öttüğü, geri kalan takımların da ligte tutunmaya çalıştığı bir ligte eski kankası pablo aimar olmasına rağmen vasatı aşamamıştı. sözleşmesi sona erince, benfica yeni bir sözleşme imzalamaya yanaşmamış ve tekrar saviola serbest kalmıştı. bu onun 2. siklenmeyişi olsa da artık kariyeri iyice çöküntüye gidecekti. geçen sezon malaga'ya imza attı ve burda tekrar toparlanmaya çalıştı. şampiyonlar liginde porto'yu eleyerek çeyrek finale kadar gelip talihsiz bir şekilde finalist dortmund'a elenen malaga'da, çıktığı 6 şampiyonlar ligi maçında 1 golle takımına katkı yapmıştı. ligte de 26 maçta 8 gol atan saviola, çıktığı 4 kral kupası maçında golle buluşamadı. totalde 36 maçta 9 gollük kötü bir performans gösteren saviola ile malaga da sözleşmesini feshetti ve saviola şu an yunanistan'ın olympiacos takımında forma giyiyor. gün geçtikçe de düşüyor. bu yıl iyi bir performans da gösteriyor aslında çıktığı 4 maçta 3 gol attı ama bütün lig boyunca bu performansı gösteremeyeceğinden hem de yunan liginde bile en fazla 2 sezon oynayacağını ordan da arjantin'e geri döneceğini düşünüyorum.

gel gelelim bu adam nasıl abartıldı da bu hale geldi. saviola river plate'te parladığı zaman kadroda ; roberto bonano, diego placente, roberto trotta, mario yepes, eduardo coudet, juan pablo angel gibi isimler vardı. hatta bunlara ek olarak pablo aimar ve andres d'alessandro genç arkadaşları da vardı yanında. yıllardır beraber olduğu, doğduğu büyüdüğü topraklarda, aynı milli takımda oynadığı arkadaşları, bir aile ortamında oynuyordu kısaca. buna ek olarak 2001 yılındaki u-20 dünya kupasındaki hayvani performansı da vardı. 7 maçta 11 gol atarak, turnuva şampiyonu arjantin'in en büyük silahıydı. gel gelelim onun için sonun başlangıcı aynı yıl gittiği barcelona oldu. daha o düzeyde değildi, çok gençti ve çok acemiydi dünyanın en büyük kulüplerinden birine çok büyük umutlarla ve çok büyük paralar harcanarak transfer edilmişti, böyle olacağı belliydi ki hem onun için hem de aimar için.  saviola o kadar büyük bir kaybeden oldu ki 2009'da, 28 yaşındayken milli takımı bırakmıştı. 2008'e kadar 40 kez arjantin milli takımının formasını giyip 11 gol atarak, ülkesinde onun geleceğini merakla bekleyen futbolseverleri hüsrana boğmuştu ki arjantin çok fazla forvet çıkaramayan bu işte başarısız olan bir ülkedir. yaşadıkları hayal kırıklığı baya büyüktü o yüzden. daha 18 yaşındayken esip gürleyen adam, 23'ünde nerdeyse kaybolmuştu. zaten tarih boyunca çıkardıkları en iyi forvet sergio agüero(messi'yi forvet saymazsan) o da henüz 25 yaşında yani. mario kempes, gabriel batistuta ve gonzalo higuain de eklenebilir ancak saviola beklentilerin çok çok altında kalarak, bugün unutulmaya mahkum futbolculardan biri oldu. bugüne kadar çıktığı 444 maçta 151 gol atarak istatistik açısından da ne kadar sınıfta kaldığını görüyoruz."

Herseye ragmen, olimpiakos yerine umut bulutun yanina yedek klubesinde ufak arjantinliyi gormek isterdim ben cimbomda :) adam finishing sonucta!

Saviola yi animsatan kariyer dususuyle bir Baros gelmisti cimboma,ama o Galatasaray'da uzun sure ust duzey futbol oynadi, kariyerinin en guzel donemlerini yeniden gordu.(her ne kadar Baros doneminde Galatasaray hep eksik kadrolar,dandik zihniyet urunu yapilanmalar olusturuyordu. bkz .Adnan polat)