16 Mart 2010 Salı

Bal - Semih kaplanoğlu





Türk sineması adına çok önemli bir başarı. Klişe,tribüne oynuyan gerzek filmler yerine böyle bir sadelik,beklentisiz yetenek çok hoş. Berlin 2010 altınayı ödülünü layık görüldü Bal. Bu öyle azbuz bir başarı değil,Avrupa'nın en sağlam ikinci festivalinin en iyi filmi seçildi.(ikinci kez Türkiye bu ödülü alıyor) Herne kadar Amerikan medyası büyük yatırım-konstruksiyon ürünü Polanski'nin The Ghost Writer'ına altın ayıyı almışcasına davranıyor,Bal'ı görmezden geliyorsa da güneş balçıkla sıvanmaz.


Kaplanoğlu,Meleğin Düşüşü ile dikkat çekmişti. Üçlemesindeki ilk filmi Yumurta'yı ben beğenmiştim. Bildik coğrafyadan,sade-abartısız-aksiyonsuz-köy yaşamında görülecek pastoral bir mizansen-kendi yaşamı ve geçmişiyle belki de yüzleşerek bir öykü kurgulamıştı.Fotografik ve uzun sekanslı bir sinematografiyle. Bal'da da benzer bir öyküye benziyor,Türk kültürüne yakın,sade,gerçekçi,yavaş ve sanatsal bir film görebiliriz.
Bugüne kadar çok az film için sinema salonu aradım ( White ribbon,the wind that shakes the barley,uzak) ama Bal'ı divx screener ile harcamıyacağım :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder