17 Ekim 2013 Perşembe

Büyük usta Zinedine Zidane...hak verirsiniz ya da vermezsiniz,ama onun seçimlerini dinlemelisiniz




(So Foot, France Football, Diario As)


Hayatım boyunca Enzo Francescoli gibi olmak istedim. Onu Marsilya'ya geldiğinde keşfettim. Stadyumda izlediğimde onun nasıl klas topa dokunduğunu gördüğümde, gollerini izlediğimde hep Francescoli olmak istedim. Çocuktum, kasetlerini izledim, her hareketini ezberledim. 1986 Dünya Kupası'nda 14 yaşımdaydım. Maradona başkaydı. Onun tek başına yaptıklarını kimse yapamaz. O en iyiydi. Onun gibi olamayacağımı biliyordum. O bir kahramandı, ben ise hep antikahramanları sevdim. Hep Francescoli gibi olmak istedim. Aslında Francescoli olmaktan daha önce sevkiyat şoförü olmak istiyordum. Mahallede futbol oynadığımız sabahlarda büfelere süt, meşrubat dağıtan bir kamyon şoförü vardı. Mahalleye geldiğinde bizden yardım ister, kasaları taşırdık, karşılığında bir gazoz içerdik. Aslında futbol oynarken topla kasaları devireceğimizden korkar, bu yüzden bizden yardım ister ve bize her sabah bir içecek verirdi. Onu çok severdim. Sonra büyünce iyi bir futbolcu oldum ama sevkiyat şoförü de olsam mutlu olurdum.

Cezayir'deki iç savaştan sonra babam Marsilya'ya göç ettiğinde hep geceleri çalışmış. Çok kardeşim var. Marsilya'nın göçmen mahallelerinde yaşamak zordur. Sürekli kavga çıkar, insanlar ölür, soygunlar olur. Ben hep uzak oldum bunlara. Sürekli futbol oynadım. Enzo Francescoli ve babam gibi iyi bir baba olmak istiyordum. Galiba başarabildim, dört çocuğum var ve şimdi ailemden daha önemli bir şey yok hayatımda. Siyasete hiç bulaşmadım. 1998 Dünya Kupası'nı kazandıktan sonra Paris'in duvarlarına adımın başına 'Başkan' yazdıklarında sadece gülümsedim. Ben sadece bir futbolcuydum, işim sahadaydı. Politikacıları problem, bir futbolcuyu çözüm olarak görenlere söyleyecek bir sözüm yok. Benim de her zaman bir siyasi tavrım oldu Fransa'da büyürken ama söylemedim. Beni sessiz kalmakla suçladılar ama diyorum ya ben babam gibi iyi bir baba olmak istiyordum sadece. Cezayir Milli Takımı'nın teknik direktörünün beni yavaş bulduğu için kadroya almadığına inanan çok oldu ama ben Fransız Milli Takımı'na çoktan seçilmiştim. Paris'te Cezayir Milli Takımı ile oynadığımız maçın ardından çocukluk arkadaşımla Cezayirlilerin mahallesine gittik, kimse bana tek bir kötü söz söylemedi. Ben sadece iyi bir futbolcuydum.
Fransa'da futbol oynarken keyif alıyordum. İtalya'ya geldiğimde artık mesele sadece kazanmaktı. Ben kazanmak istiyordum. Kazanmak için her şeyi yapmaya başlayınca keyif almayı da unutuyorsun oyundan. Evet, bunu tercih ettim. Kupalar kazanmak istiyordum, kazandım. Kaybetmekten nefret eden bir adam haline geldim. Bir 10 numara için kariyerinde 14 kırmızı kart görmek çok fazladır. Ben kaybetmeye hep isyan ettiğim için oyundan atıldım. Bununla gurur duymuyorum ama insanların da beni anlamasını istiyorum. Ben de bir insanım ve içimdeki volkan kaybettiğimde patlıyordu. Kendime dur diyemiyordum.. İtalya'da futbol taktik demekti. O hafta kiminle oynayacaksak, rakibi ezberlerdik. Antrenmanda top bir kenarda durur, biz yarım saat saha içinde pozisyon almak için farklı senaryoları uygular, sadece duracağımız yeri öğrenirdik. Her rakip için başka bir senaryo vardı. İspanya'da ise futbol güzel bir oyundu. Real Madrid'de başkan takımın 1'den 11'e forma giymesini isterdi. Evet, ben bir 10 numaraydım ama dünyanın en pahalı transferi olarak geldiğim takımda boşta olan tek numara Manuel Sanchis'ten kalan 5 numaraydı. Saha dışında hiçbir zaman lider olmak istemedim. Benim için takımın lideri olmak demek sahada lider olmak demekti. Evet, 10 numara giymiyordum, evet, orta sahanın göbeğinde oynamak yerine her seferinde sol kanada kaçıyordum ama lider bendim. Maç bittiğinde evime giderdim, oynadığım hiçbir takımda soyunma odası dışında lider olmak için bir kavgam olmadı. Ben pijamalarımı giyip çocuklarımla televizyon izledim. Real Madrid'de bana teknik adamların 'Kafana göre oyna, istediğini yap' dediğini sandı insanlar ama her zaman yanıldılar. Ben takımın bir parçasıydım. Bir kanatta Figo diğerinde ben vardım, forvette de Raul ve Morientes. Başka nasıl oynabilirdik ki? Topu aldığımda sola kaçar sonra ceza sahasına doğru yönelirdim. Ya bir pas ya da bir şut. Zaten baksanıza göbekte oynayan 10 numara mı kaldı? Mesut da kanattan geliyor benim gibi... Hep dünyanın en iyi futbolcusu olmak istedim, bunun için hep çok çalıştım. Fakat en iyi olamadım. Aslında hepsi bu. Ben kendimi ancak dünyanın en iyi 20'si arasına koyardım. Size ilk beşimi de sayayım isterseniz: Pele, Maradona, Cruyff, Di Stefano, Messi, Ronaldo'lar.. Beşi geçtik değil mi? Bir de Francescoli elbette..."

Tercüme anonim 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder